Burning Man Festivali, ilk defa 1986’da Larry Harvey ve Jerry James tarafından California’nın San Francisco sahilinde küçük bir toplulukla birlikte gerçekleştirildi. Yirmi kişilik bir arkadaş grubu ile başlayan festival; zaman içinde alternatif müzisyenler, hippiler ve sanatçıların bir araya gelmesi ile daha da büyüdü. İlerleyen yıllarda da dünyanın dört bir yanından insanlar arasında yaygınlaşmaya ve ilgi göremeye başlamasıyla birlikte Kuzey Nevada eyaletinde bulunan Black Rock çölüne taşındı.

 Festival adını etkinliğin son günü ateşe verilen ve insan bedenini temsil eden Flame heykelinden alıyor. Bu heykelin yakılma geleneği ise ilk sene festivali düzenleyenler tarafından başlatılmış ve günümüzde de bu gelenek devam ettiriliyor. Bu heykelin yakılması, toplumsal baskı karşısında başkaldırıyı ve metanın değersizliğini sembolize ediyor. 

Festival boyunca günün 24 saati her saniye binlerce etkinlik düzenleniyor. Her türlü müzik konserinden, değişik konseptli partilerinden, spor müsabakalarından, sanat arabalarından, resim sergisinden, yogasından, yarışlarına kadar sürekli şehrin her yerinde farklı bir etkinlik oluyor. Bir hafta boyunca hiç uyumazsanız yine çok şeyi kaçırdığınızı düşünebilirsiniz. Çok büyük boyutlarda devasa sanat eserleri konumlandırılıyor şehrin farklı noktalarında ve hepsi sıfır para gözetilerek sadece gönüllü olarak yapılıyor.

 Burning Man’in en dikkat çekici yanı ise, festivalde giyilen birbirinden cesur ve ilginç kostümler oluyor. Bundan dolayı, katılımcılar festivale gitmeden önce kendilerini yansıtan ve asla saçma bulunmayacağını bildikleri kostümler için özel bir alışverişe çıkıyorlar. Genellikle festivale kalabalık gruplar halinde ve arabalar dolusu eşyalar ile geliyorlar hatta bazıları sergileyecekleri eserleri ya da bunların yapımında kullanacakları malzemeleri de getiriyorlar. Burning Man,  cep telefonunun, elektriğin, suyun, teknolojinin ve en önemlisi paranın olmadığı bir yer. Bu sebeple de herkes yemeğini, içeceğini, yatağını, sanatını, kıyafetini kısaca her şeyini ücretsiz paylaşıyor. Bu durum festival geleneğinin bir parçası olduğu için alışverişler de değiş tokuş esasına dayanıyor. 

Günlük hayattaki stres faktörlerinin tümü festival alanının dışında bırakılıyor. Yani burada para, hava kirliliği, beton yapılar, takım elbise ve mutsuz insanlara yer yok diyebiliriz. Belki de bu sebeple artık festival yalnızca sanatçılar tarafından değil iş dünyasından isimler, akademisyenler ve onlarca farklı sektörden insan tarafından ilgi görüyor. Burning Man Festivali’nin hayata geçmesini sağlayan kişiler; “Bu festivali, daha önce hiç katılmamış birine anlatmak, görmeyen birine renklerden bahsetmeye benziyor. Fotoğraflardan genel bir fikir edinmek mümkün ancak, asla festival ruhunu ve o duyguyu hissedemezsiniz.” diyor. 

 

Beyza Akmaz