1990’larda kazı çalışmaları devam eden Rusya’daki bir sondaj çalışması aynı zamanda dönemin en derin çukurudur. 1970’lerde başlayan bu sondaj çalışması 1992’ye kadar başarıyla devam eder. Ancak dönemin en derin çukuru unvanının bir bedeli vardır. Aniden büyük bir güçlük karşısında çalışmalar durdurulmak zorunda kalır.

Çukur, 12 km’lik derinliğe ulaştıktan sonra sondaj makinelerinin tamamı bozulmaya başlar. Ne kadar deneme yaparlarsa yapsınlar daha derine ulaşmak mümkün görünmemektir. Bu noktada bilim adamları devreye girer. Sondaj çukurunun olağanüstü bir sıcaklıkta olduğunu tespit ederler. Bir uzay üssünden yüksek ısıya dayanıklı cihazlar getirterek görüntü ve ses almayı denerler. Ancak mikrofon erir ve kamera bozulur. Ardından çukurdan şiddetli bir gaz yükselir. Buna rağmen ellerine birkaç dakikayı geçmeyecek uzunlukta da olsa belirli kayıtlar geçer.  Sonuçlar ise inanılmazdır. Binlerce insanın çığlık atarmışçasına acı sesleriyle doludur ses kaydı. Görüntüler ise daha da şaşırtıcıdır. Parlak kayaların üzerinde titrek insan siluetleri vardır. Belirli aralıklarla parlak bir ışık belirip görüntüleri engelliyordur. Tüm bunlar bilim adamlarını dehşete düşürür. Bu çalışmalarda görev alan bilim adamlarından Dr. Azzakov “Eğer ateist olmasaydım, cehennem seslerini duyduğumu söyleyebilirdim.” diye açıklama yapar.

Bu olayların ardından çalışmalar tamamen durdurulur. Hükümet tarafından olaya şahitlik eden herkesin şok etkisiyle kısa dönemli bir hafıza kaybı geçirdiği iddia edilir. Kamuoyuna ise yüksek sıcaklıklar ve finansman eksikliği sebebiyle projenin iptal edildiği duyurulur. 

Bu hikaye ise sadece bir hikaye mi yoksa gerçeğin ardındaki gizem mi bir muammadır. Bu bilgilerin hiçbirinin gerçekliği kanıtlanmamıştır ancak bir dönem dünya kamuoyunu sarsmıştır. Cehenneme ulaşıldığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazladır. Dini yapılanmaların bir kısmı “Eğer gerçekten cehenneme ulaşıldıysa bile bu bizim inancımızı sarsmaz, kuvvetlendirir.” şeklinde açıklamalar yapanlar ve “Bunlar sadece uydurma, inanmayın!” diyenler olarak ikiye ayrılmıştır. Norveçli bir kadının bu hikayeyi internet üzerinden başarılı bir şekilde sızdırma adı altında yaydığı da iddia edilir. Kimilerine göre ise tüm bunlar olayın şahitlerinin yakınlarından sızmıştır ve yapılan araştırmalar devam ederken gerçek tüm dünyadan saklanılıyordur.

Ayça Mekki